KÖPEKLER
January 23, 2011
http://www.spike.com/video/reservoirs-dogs/2978645
Onlarla ne zaman tanıştığımı inanın hatırlamıyorum. Tek bildiğim onları çok sevdiğim ve oldukça özümsediğim. Evet onlar… Biraz kalabalıklar… Fazlaca serseriler… Siyah takım elbiseli, ütüsüz beyaz gömlekli sokak itleri onlar… 1992’de girdiler hayatımıza, en delifişek, en sorumsuz, en aptal aşklarım onlar benim: RESERVOIR DOGS… Mr.Blonde, Mr.Brown, Mr.White, Eddie, Joe, Mr. Orange, Mr. Pink,Mr. Blue…. O meşhur film afişindeki sıralamalarıyla Resevoir Dogs. Her gece iyi geceler dilediğim müthiş sokak mafyası… Mr. Brown, Quantin Tarantino, Hollywood’un yaramaz çocuğunun ; pek kural tanımayan, alaylı ama gözü keskin yırtık yönetmenin ele avuca sığmayan dillere destan filmi.. Uzun uzun yapılan saçma diyaloglar, genellikle kavga veya itişmeyle son bulan vahşi söylemler, kulak keserek yapılan işkenceler, bolca kan, yersiz ve sebepsiz şiddet…. En sevilen en çok hatırlanan o şirsel ağır çekim yürüyüş sahnesini kaç kere başa aldığımı inanın hatırlamıyorum…
Bu işe yaramazlar bir de dünyanın belki de en absurd konularında dakikalarca konuşma yeteneğine sahiptirler. Madonna’nın ‘Like A Virgin’ şarkısının edebi ve ahlaki değerlendirmesiyle başlayan giriş sahnesinin ardından hepimizin en favori sahnelerindendir ‘ Neden bahşiş vermeliyiz?’ konulu etik konuşma, değil mi? Hele o, Mr. Pink’in gayet ciddi ve umarsız bu konuya muhalefetini belirttiği sahne sonunda ben biliyorum hepimizin ağzından ortak ne tarz tepkiler çoktığını… Aslen çok eğlenceli bir şiddet filmidir Reservuar Köpekleri… Diyeceksiniz ki bir şiddet filmi nasıl eğlenceli olabilir? Cevabı ‘Budur, abi dudur işte…’ dedirtecek kadar bu soruya cevaptır filmin kendisi ve karakterleri…. Onlar çok gerçekçidir, yaptıkları iş tasvip edilmese de tarafımzdan, onlar bizim için evimizin duvarına posterlerini asabilecek kadar kendilerini sevdiren olağanüstü gerçek karakterlerdir… Amca oğlu veyahut dayımızın oğlu kadar gerçek ve bizden….. Evet bu yüzdendir en vahşisi Mr. Blonde kulak keserken aynı onun gibi ağız bükmemiz… Halbuki normal olup kulağını kaybeden gibi bayılmamaız gerekirken biz Bay Sarışın oluveriririz birden…. Bütün film boyunca yerde yatan Mr. Orange ile inler dururuz… Ve onun aslında ne olduğunu öğrenince zamanında ölmediği için hayıflanırız… Mr. White’ ın amansız koşuşturmacası ile yoruluruz… Biz işte bu yüzden onları çok severiz aslında onlar bizim içimizde sakladığımız renklerdir…. Oyunculukları çok iyi kotarılan ve harika performanslar çıkaran Harvey Keitel, Tim Roth, Steve Buscemi, Chris Penn, Quantin Tarantino ve Micheal Madsen bize içimizde sakladığımız renkleri hatırlatmışlardır film boyu…
Güvensizlik ana teması üzerine kurulu filmde karakterler birbirlerine kendi isimleriyle seslenmezler , iş verenleri de bunu istememektedir… Bu bi alışılagelmiş aile mafyası filmi değildir. Bu filmde sokak alfabesinin kullanıldığı sokak dili hakimdir ve bu da yeri gelince sırtını dönmeyi gerektirir… Cinayetlerin izleri cinayetle örtülür , iş patlar ve delik deşik edilen kuyumcudan kaçan itler muhbirin peşine düşer…. Bu arada aynasız yakalanır ve kulağı kesilir ama bütün bu kanunsuzluğa rağmen Tarantino alıcının itlerden yana taraf olmasını sağlar ve belki de bunu sebeblerinden biri de alt metinde kullandığı ince esnek mizahtır. Pek çok eleştirmen Tarantino filmlerinin bir çok yönetmen — Ringo Lam, Robert Aldrch, Robert Altman, Hitchcock, John Boorman , Luc Beson ve Godard’dan fazlaca esinlendiğini iddia eder…. Evet filmlerinin bazı bölümleri hepimize bu izlenimi vermiştir, özellikle Godard ile ilgili ama ben yine de iyi ki esinlemiş diye onu zevkle izleyen seyircilerdenim ben…. Bir şikayetim yok…
Artık öteki değil, iletişim
Artık düşman değil, pazarlık
Artık avcılık değil, birlikte yaşama
Artık olumsuzluk değil, mutlak olumluluk
Artık ölüm değil , kopyanın ölümsüzlüğü
Artık ötekilik değil, özdeşlik ve farklılık
Artık baştan çıkarma değil, cinsiyet ayrımsızlık
Artık yanılsam değil, aşırı gerçeklik,
Virtual Reality
Artık gizl değil, saydamlık
Artık yazgı değil, kusursuz cinayet var….
JEAN BAUDRILLARD
Evet ‘Artık kusursuz cinayet var…’ Eğer yolunda gitmeyen bir şey varsa planda bu demektir ki plan kusursuz değildir; derhal açıkları bulunup yamanmalıdır. Ne olursa olsun gösteri devam etmelidir tıpkı hayat gibi… Siz hiç hayatın durduğunu gördünüz mü? Köpeklerin de dediği gibi ‘ Müthiş bir oyuncu değilsen kötü bir oyuncusun demektir….’ Ve bu da senin elini zayıflatır, oyunu görmek istiyorsan elin sağlam olacak, kozun yoksa kullanacağın tek blöf var: ŞİDDET….
SİNEMAYLA KALIN…