TURUNU TAMAMLAMADAN DURMAZ…

November 29, 2011

    TURUNU TAMAMLAMADAN DURMAZ...Film güzel;  yalnız filmi anlamak ve sevmek için öyle lanettayn izlemeyeceksiniz. İnsan halet-i ruhiyesinden ve bunun sinema diline yansımasından anlamanız şart Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi hakkında   ‘İyi film olmuş.’  diyebilmeniz için.  Filmin girişinde William Shakespeare’ in  ”İnsan, insandır.” sözü bana  çok sevdiğim ve benimsediğim bir söylemi hatırlattı; bir zamanlar yatağımın baş ucunda kartpostalda yazılıydı: İnsanım ve insana özgü olan hiç bir şey bana yabancı değil…..  Film öyle abartılı söylem ve çekimler içermiyor; yönetmen Omur Ünlü çok yalın ve etkileyici çalışmış. İlk kez kahramanların yaşadığı evi uzak plan kullanırken düz çekim yapmasına rağmen hikayeyi alıcıya aktarmaya başladıktan sonra ev ile ilgili uzak planları hep yamuk almış. İşte bu dille kahramanların hayat akışının çok da tekdüze ve düzgün olmadığının altını çizen Ünlü, ters çekim yaptığı arabada ağlama sekansında da artık o aile için her şeyin tamamıyle ters gideceğinin ve hayatlarının alt üst olduğunu ayan beyan göstermiştir. Bu ekonomik çekimlerdeki başarısı ile bana Welles’i hatırlatan Ünlü karakterleri de çok anlamlı bir dille içten içe eleştirmiştir. Gerçekleri anlamak için ille de görmek gerekmez cümlesinin altını siyah kalemle kalın kalın çizen Ünlü, Bülent Emin Yarar’ın performasnını çok iyi yöneterek aslında filmin bizim pencerimizden nasıl gözüktüğünü ve hissedildiğini çok çarpıcı ve yalın bir biçimde anlattı. Kısacası Yarar filmde ironik bir şekilde bizim gözümüz olmuştur.

 

 

TURUNU TAMAMLAMADAN DURMAZ...Celal Tan başarılı bir profesör ama kendi özel hayatında sorunlu, evlatlarından erkek olan babaannesinin adını taşımak suretiyle doğuştan gureba bir işsiz, kız olan ise biraz fazla değişik, bir oğlu var ama eşi yok — neden olmadığını filmi seyredip anlayın — babaanne hayata küsmüş bir yaşlı…. Her şeyi gördükleri halde ve bildikleri halde konuşmayan akraba topluluğu…. Gözlerinin içine baka baka yalan söyleyen veyahut hiç bir şey söylemeyen akrabalar…. Ayıp olur diye söylemeyen, arasındaki bağ yüzünden söyleyemeyen, bırakın ele güne olayın muhattabına bile tek bir çift laf edemeyen aile üyeleri….. Gerçeklerden kaçıp, hiç olmamış ve hiç bilmiyormuş gibi yapabilme yeteneğinin en zirve noktasında bu filmin karakterleri……

Hepimiz ama hepimiz akraba ilişkilerinde böyleyiz aslında; hepimizin ne atabildiği ne satabildiği ama varlıklarından asla haz etmediği bir ya da bir kaç akrabası yok mu?  Onlar hakkında bilip de söylemediğimiz bir çok şey yok mu?  Dile getirmek istemediğimiz, dile getirince bütün evren tarafından suçlu ilan edileceğimizi bildiğimiz için onlar ölene dek sakladığımız sırlarımız yok mu? Ya da bu tip sırlar vermedik mi onlara saklamalrı için…. Onların duymaz görmez yanından onlara atıp tutarız da her bayram bayramlaşmaya gitmez miyiz? Çok sevdiğim bir ablam derdi ” Akraba ayağını sıkan ayakkbı gibidir. Yürütmez ama çıkaramazsın…..”

 

TURUNU TAMAMLAMADAN DURMAZ...      En tumturaklı yalanlar da o kutlamalarda,bayramlarda, düğünlerde veya cenazelerde söylenir hep. İşte bu tema üzerinde başlatıyor Ünlü filmini. O tip durumlarda ” Şimdi uygun bir zaman değil, ayıp…..” gibi iç seslerle bastırılan doğruyu söyleme isteği gün geçtikçe yerini bir kabullenmeye veyahut ötelemeye bırakır. Celal Tan ve ailesi de en sonunda öteliyor ve olduğu gibi kabul ediyor. Bir nokta daha geliyor filmin sonlarına doğru aklınıza : ”İnsanoğlu neleri hazmediyor.” işte bu noktada dahiye hak vermemek pek de mümkün olmuyor. İnsan, insandır. Hepimiz gibi ,bu kadar garipliğin içinde Celal ve ailesi de artık pek normal kalamıyorlar. Ölülerle konuşanı mı ararsın, trafik lambasından akıl alanı mı ararsın….. Bu öğeler size biraz absurd gelebilir belki ama çıkın hayatınızdan ve bakın içeriye; inanın bana adam az bile değinmiş anormalliklerimize deyip şükredeksiniz. Çünkü hiç birimiz normal değiliz ve normal yaşamıyoruz ; zaten bence bu kadar saçmalığı da bu sebepten tolere edebiliyoruz.

TURUNU TAMAMLAMADAN DURMAZ...     Bağ…… Bizi birbirimize bağlayan manevi güç. Çok çeşidi var. Ailesi var, akrabalığı var, arkadaşlığı var, dostluğu var, komşuluğu var. Var da var…. Biraz hastalıklı bir güç bu; belki de bizde yaşanış tarzı biraz hastalıklı. Biz öyle durağan bir toplum değiliz ya o da olsun bu da olsun; ondan da biraz olsun bundan da biraz olsun. — babaannenin sedyede söylediği sözdür bunu anlatan– ve hep mutlu olalım; kendi aramızda dedikodusunu yapalım aman gerçekleri söyleyip de az ama gerçek ilişkiler kurmayalım; her şey fazla olsun, çok insan, çok yalan ama önemli değil yalanlar çünkü gerçek acıtır….. Ve lüzumsuzdur…..

 

Masaj koltuğu nasıl turunu tamamlamadan durmuyorsa yalan da yalanı söyleyen de görmeyen de turunu tamamlamadan durmaz…..

 

SİNEMAYLA KALIN…..

 

 

 

Follow by Email
Pinterest
Pinterest
fb-share-icon
Instagram