ÖMRÜM

May 24, 2012

Zakkum Anason   (Okurken dinlemeyi ihmal etmeyin……)

Aslında gerçek bir mucizeyiz hepimiz.

Ufak mı ufak ama müthiş çalışan bir mekanizmanın ürünüyüz. Doğru zamanda doğru yerde bulunan yumurta ve spermin birleşmesi sonucu kaderde buluşan biz insancıklar. Bu mucizeden sonra anne rahminde başlayan amansız mücadele kah iyi kah kötü, kimi zaman   gülerek kimi zaman ağlayarak, bazen durmaksızın bazen ite kaka bir yaşama dönüşüyor. Şanslıysanız olur adı ”ömür”…. Ömrüm diye anabiliyorsanız arkada bıraktığınız günleri ben derim ki şanslılardansınız. Eğer arkanıza bakıp şöyle bir duraksayıp kaşlarınızı çatıyorsanız vardır bir aksilik herkesin bilipdurduğu; boğazınız düğümleniyorsa vardır bir eksiklik kimsenin hatta senin bile bilmediğin….

ÖMRÜMÖmür başlar bir yerde de belki de önemli olan nasıl sona erdiği, vezir gibi geldiğin dünyayı kral gibi mi terk ediyorsun yoksa…. Söz etmeyelim öyle kötü ayrılışlardan canımız sıkılmasın….. Ama bebeklik, çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dediğimiz basamakları var ya bu hayatın; işte bunlardan en önemlisi ve en çok konuşulanı belki de yaşlılıktır; belki biraz da uzun o yüzden….. Nasıl anlıyoruz bir insanın yaşlanmaya başladığını, hiç düşündünüz mü? Yok öyle fiziksel emarelerden bahsetmiyorum, onlar bariz zaten bana kalırsa o tür işaretler değil insana yaşlandığını hatırlatan ve belleten özellikler….

Çok tipik özellikler var; yaşlandığınızı veyahut yaşlanmaya başlamak üzere olduğunuzu anlayabileceğiniz. İlk olarak matematiksel melekeler bozuluyor yaşlılık gelen insanda. Genelde ilk bozulma toplama işleminde başlıyor, benim iki senedir 39 ile ikiyi toplayamayan dostlarım var. Sonraki ısrar ise nostaljik konuşmalar yapmaya başlamak oluyor: Bizim zamanımızda…….. diye başlayan cümleler kurmaya başlıyorsunuz; devamı da genelde internet mi vardı, face mi vardı, televizyonda bu kadar kanal mı vardı gibi mevzularda uzayıp gidiyor…. Ha tabi bir de bayramlar var takıntı halinde, eski bayramlarda annelerin verdiği mendiller, babaların verdiği harçlıklar ise sohbet konunuz bilin ki yaş başlamış yaşlanmaya…. Sonra tabi ki oraya buraya düşen aklar…. Olgunluk ve tecrübe işareti aklar, az veya çok var her genç yaşlıda…. Ya da yok…. Toptan terk ediyor seni kılın tüyün….

Akşam dizi seyretmeye başlıyorsun çayını yudumlarken ve o çok kınadığın annen gibi uyuyorsun televizyon karşısında. Mutfağa girip hiç sebep yokken kek, börek falan yapıyorsun, ertesi sabah kahvaltıda ne yiyeceğiz, akşama ne yiyeceğiz diye düşünüyorsun. Türkü dinliyorsun ve herkese göre değişir tabi de bazı türkülerde hep aklına birisi ya da falan yerde filan kişiyle paylaştığın bir anın geliyor… Misafir…. Evet daha çok misafir ağırlıyorsun…. İçki masanı artık kendin kuruyorsun, içmek için artık arkadaşa ihtiyacın yok tek de takılabiliyorsun. Aslında tek değilsin hiç bir zaman, var yanında, aklında birileri……

Her Allah’ın günü aşagı yukarı aynı şeyleri yapıyorsun…. Buna da  hayatın rutini adını vermişsin ve bu rutin bozulduğunda tedirgin olup karmakarışık hale geliyorsun.  Artık çantanda ilaçlar taşıyorsun ya da iş  yerindeki çekmecede ilaçların; ama herkesin var kutsal ilaçları… Bir de bu ilaçları başkalarına tavsiye etmek en önemli yaşlılık belirtisi:  Tecrübeni paylaşıyorsun…. Doktora gidiyorsun hem de hastalanmadan; hastalanınca eczaneye gider yaşlılar….

ÖMRÜMBelki de kafana her şeyin dank etmesi mezara gidince oluyor. Oraya sıklıkla gittiğini, bayramlarda daha az el öptüğünü ve hiç bir şeyin gerçekten eskisi gibi olmadığını  anlıyorsun ki  gerçekten yaşlanıyorsun.  Orada tanıdıklar artınca her şeyin değiştiğini ve sürekli değişeceğini;  bu süreci istesen de istemesen de tamamlaman gerektiğini anlıyorsun. İşte O an….. O an dönüp baktığın, ne bıraktığını ve nasıl bir ömre sahip olduğunu kontrol ettiğin an o an…. Gördüğün resimden mutluysan ne mutlu sana…. O senin ömrün günahıyla sevabıyla senin…. Yaşamını ömre  çevirebildiysen  ne mutlu sana…..

 

Bu bir oyun…. Yaşam bir oyun…. Senin tarafından yönetilen baş rolünde senin olduğun acı tatlı büyük ama kısa bir oyun…. Başladığında bu yolculuğa ağzında dişin yok, çişin çok ama eğitimin yok, aklın çok yerinde yok; işte perde kapanırken oluyorsun tekrar bebek….Ama sevimsiz…. Artık kimse sana agucuk veyahut tel sarar yapmıyor…. Yaşamak güzel şey, olgunlaşmak, anlamak hayatı ya da anladığını sanmak, kendini tanımak, yaşlanmak güzel şey……

Kırışıklıklarım var benim çok anlam yüklü,

gözlerimde perde var benim temkinli,

dilimde sözüm var benim yaşlı ve tecrübeli,

kalbimin kırıklıkları var benim keskin,

bekleyen gözyaşlarım var benim berrak,

heveslerim var benim olgun,

deliliklerim var benim kahkaha yüklü,

sevenim var sevmeyenim var benim kim bilir gizli,

mutsuzluklarım var benim saklı,

mutluluklarım var benim yaşlı,

keşkelerim var benim haklı……

 

HEPİMİZE MUTLU YAŞLILIKLAR DİLİYORUM…..

 

ANLADIĞIN KADAR ÖZGÜRSÜN…..

 

 

Follow by Email
Pinterest
Pinterest
fb-share-icon
Instagram