Django. The D is silent.
February 4, 2013
Betina:So you’re really free?
Django: Yes.
Betina: You mean, you wanna dress like that ?
Biz O’nu yedinci sanatın yaramaz çocuğu olarak tanıdık. Ezber bozan senaryoları alışılagelmedik bir şekilde görsel bir şölene dönüştüren, uç karakterleri filme çok şık bir şekilde oturtan, uzun uzun diyaloglarla ve aniden gelişen aşırı kanlı şiddet sahneleriyle alıcıyı koltuğa çivileyen yetenekli yönetmen Quentin Tarantino elbette mevzu bahis yaramaz çocuk. O daha doğuştan başlıyor karmaşadan iyi bir şey çıkarmaya; doğuştan kodu öyle O’nun: İtalyan babadan olma yarı İrlandalı yari Kızılderili anneden doğma üçüncü gözü açık yetenekli çocuk O. Videocuda çalışmış, çok film seyretmiş. alaylı bir yönetmen O. On adet film çekip kimseyi sıkmadan her şey en güzel yerindeyken ve tadındayken bu işi bırakacağını açıklayan Tarantino’nun sekizinci filmi, sekizinci harikası ”DJANGO UNCHAINED — ZİNCİRSİZ” bence bu sene çekilen en iyi ve en dolu filmlerden biri…..
Bana kalırsa film başlı başına bir eleştri filmi. Amerikan İç Savaşı’ndan hemen öncesinde şimdi dünyanın süper gücünün içinde bulunduğu akıl almaz barbarlığın uç boyutlarıyla baş başa bırakıyor sizi. Kanunsuzluk, sebepli sebepsiz şiddet, siyah ve beyazlar arasındaki sosyal sınıf farkı…. Altı çizilen en önemli ölçüt siyah ve beyazlar arasındaki sınıfsal fark, fakat o zamanlar olay sadece sınıfsal fark değil, insanlık dışı muamele…. Kimsenin zenci insanlara adıyla hitap etmediğine, köpek dövüştürülür gibi dövüştürüldüğüne, işe yaramayanın köpeklere yem yapıldığına kadar ne kadar kusmanızı sağlayacak ayrıntı varsa ekrana taşımış Tarantino…. Ve nedenine inmeye çalışmış fakat orada tıkandığını anlayacaksınız; bu ayrımın ve ayrım sonucu yaşanan zülmün temelsizliğini Kluksklanları at üstünde çektiği sahnedeki diyaloglarda bulacaksınız. İşte bu kadar temelsiz ve saçma der size yönetmen kendi uslubuyla.
Oyunculuk muazzam, hepsi ayrı ayrı birbirleriyle yarışacak kadar iyi kotarılmış bir oyunculuk performansı sergilemişler. Christoph Waltz’ın son oynadığı sert ve acımasız rolden sonra burada yumuşak ve insaniyetli bir rolde görmek içimi rahatlattı benim açıkcası. Ama o kadar iyi ki hemen onunla özdeşleşiveriyorsunuz. Cast ilk açıklandığında Leonardo DiCaprio’nun adını duyduğumda ” yok artık” dediğimi dün gibi hatırlıyorum. Ben utandım düşündüğümü hatırlayınca, o ne güzel bir çalışma, aksanı o kadar güzel oturmuş ki hayran olmamak imkansız. Ama ben şahsen Samuel L. Jackson’ı çok beğendim. Kraldan fazla kral olan, olabilen, yaltakçı bir o kadar da menfaatçi, beyazdan daha beyaz ama siyah bir uşağı o kadar mükemmel yansıtmış ki perdeye ölsün inşallah diye dua ederken buluyorsunuz kendinizi O’nu seyrederken. Çünkü biliyorsunuz ki bu bir Tarantino filmi ve mutlaka bir yerde silahlar fora olacak ve kan dökülecek. Jackson’ın filmde bir sahnede -önemli bir gerçeği anladığı bir sahne bu – oyunculuğu o kadar iyi ki başa alıp tekrar tekrar seyrettim…
Oyunculuktan dem vurup da Jamie Foxx’tan bahsetmemek olmaz. Onun oyununda en çok dikkatimi çeken şey soğukkanlılığıydı. Film boyunca başına neler geldi, daha önce bihaber olduğu ne tarz özellikleri olduğunu keşvetti ama O hep soğukkanlıydı. Belki de daha ne olabailir ki ruh halindeydi. Ama görün bakın neler oldu. Her şeye hemen adapte olan Django’nun ilk kez elbise seçme özgürlüğü verilidiğinde; o zamana kadar kendini giydikleriyle dahi ifade edemeyen bir adamın bağırışını da göreceksiniz aynı zamanda o halindeki ciddiyetine hayran olacaksınız.
Bilmiyorum belki de benim bu hissettiklerimi hissetmeniz için yönetmeni ve tarzını anlayıp benimsemeniz şarttır. Ama O’nu sevmeyen bir alıcının dahi bunları seçmesi rahat bir film yapmış Tarantino. Sadece hayranları için değil bu kez herkes için çekmiş bu filmi. Ufak bir yerde de oynamayı da ihmal etmemiş her zamanki gibi….. Velhasıl çok iyi bir film çıkmış ortaya; en çok problem edilecek yanı olan süresi bu şölenin içinde çok küçük ve gereksiz bir ayrıntı olarak kalıyor emin olun… Bununla birlikte müzik seçimleriyle de tam bir Tarantino filmi dedirten Django Unchained’in sonndtarcki de dinlemenizi hararetle tavsiye ediyorum. Yıılar sonra tıpkı Pulp Fiction’ın sondtarcki gibi hala dillerde olacağından eminim….
SİNEMAYLA KALIN………