UYUYORUM

March 16, 2021

Hayır, duymuyorum. O ses de ne? Duymuyorum, duymamam lazım. Bugün pazartesi, boş günüm bugün zorunlu bir saatte kalkmadığım tek sabah. Git belanı başka yerde bu lütfen. Ne olur ben duymuyorum seni, uyuyorum. Uyanmak istemiyorum bu ülkede bir sabaha daha. Ne kadar da inatçısın. Pes vallahi!
Şu süpürge satan amca ise bir güzel döveyim açayım da şu kapıyı. Odur o, kim olacak?
Hasbin Allah. Rahat yok bu garibe… Açayım da kapıyı ne olacaksa olsun.
****
“Yok yok, Oğlan yok Nedret!”
“Merhaba Nimet Abla. Günaydın. Şükür ben de iyiyim. Kim yok? Murat mı?
“Yok!”
“Kim yok?”
“Murat. Bütün gece gelmedi. Telefonuna da ulaşılamıyor.”
“Nereye gittiydi ki?”
“Önce derse gitti dershaneye. Sonra da arkadaşlarla takılırız dediydi. Beş gibi miydi neydi konuştuk, ben yedim gelirim akşama dediydi. Gelmedi de aramadı da… Nedret yardım et. Nadir’e bir ulaş, hadi Nedret…”
“Abla babasını aradın mı?”
“Yok, korktum.”
“Aramak lazım abla. Arkadaşlarını filan aradın mı?”
“Ablam şuraya bir otur hadi. Dur bir bardak su getireyim sana. Nimet Abla sen dün kaçta yattın bir de hele?”
“ Ne bileyim Nedret’im kitap okudum. ‘Tutunamayanlar’ ı oku dedi Murat bana. Sonra biraz da kuran okudum. Murat sınava girecek ya. Ona okudum. Kanaviçemi işledim biraz. İlacımı içtiydim. Uyku yapıyor o bana pek fena. Uyuyakalmışım koltukta. Uyandım beş olmuş sabah. Yediye kadar da bekledim. Sana geldim. Daha da bekleyemedim.”
“Ablam Murat’ın cebine ulaşılıyor mu? Çalıyor mu?”
“Yok, çalmıyor Nedret.”
“Dershane Kızılay’da mıydı?”
“Evet, Nedret. Ne oluyor annem? Senin bir bildiğin mi var?”
“Yok abla bir bildiğim; ne bileceğim? Ben arkadaşlarla biraz takıldım kurs bitince. Sonra eve geldim. Sen içtin mi suyunu?”
****
“Nadir, ablacım. Nimet Abla bende. Dün gece eve gelmemiş Murat. Patlamadan haberi yok Nimet Abla’nın?”
“Nasıl olur abla?”
“Ne demek nasıl olur? Televizyon sevmiyor. Kitap okumuş, el işi yapmış. Uyumuş kalmış koltukta. Murat yok, patlamadan haberi yok kadının”
“Soyadı Emir miydi Abla?”
“Evet Ablacım.”
“Başımız sağ olsun. Haber eden de mi olmamış kadına yahu Abla? Bir yetkili falan ulaşmamış mı?”
“Yok Murat’cım… Ulaşmamış kimse… Bilemiyorum. Uyuyormuş.
*****
Çalı süpürgesi satan o kasketli amca olsaydı kapıyı çalan. Ne güzel olacaktı. Ne diyeceğim ben şimdi? Nasıl söyler insan bir anneye oğlunun dershane çıkışı öldüğünü, bırak ölmeyi biri tarafından bombayla paramparça edildiğini. Ne yapacağım şimdi. O uyuduğu uykuya lanet edecek en başta, sonra sonrası mı var acaba? Olacak mı Nimet abla için sonrası? İnsanın evlattan sonra yaşamı olur mu? Olur, tabi de nasıl olur ki? Midem bulanıyor. Ne diyeceğim ben şimdi? Babasını mı çağırsam? Zaten nefret eder Ali abiden, iyi gelir mi ki o? Biri ya da bir şey iyi gelir mi ki Nimet Abla’ya? Ne yapacağım? Ben mi söyleyeceğim? Zorunda mıyım? Allah’ım neden? Nasıl olur? Şehrin göbeğinde otobüs duraklarında patlama? Neden? Ölümün üzerine kurduğunuz her ne ise mezarınız olsun inşallah… Ölümü kınarken ölüm dilemek… Çürüdük artık. Kokuyoruz çok kötü. Çöpten sızan pis su kadar çirkin kokuyoruz, her yana sindi kokumuz. Ayaklarınız yapışır üzerinde gezinseniz. Duyduğumuz sesler bile kokuşmuş. Bombayı duyuyor musunuz çığlıklara karışmış? Otobüsün acı freni bir nefesin durmadan önce duyduğu son acı ses. Kimi kimlere kırdırıyorsunuz. Bir lise öğrencisinin kot pantolonunda yaşadığı hayatın size ne zararı vardı? Ne diyeceğiz annesine şimdi? Şehit mi oğlun diyeceğiz. Yer mi sizce? Bu söylemi yiyen kaldı mı bu ülkede? Mezar başında şehitler ölmez diyoruz. Ne komik? Birinin mezuniyetini, düğününü izlerken gözü yaşaran anneye de söylemek ister misiniz aynı cümleyi?

****
“Nimet Abla?”
“Ha yavrum. Ne dedi Nadir?”
“Sen dün televizyonu hiç açmamışsın ya, duymamışsın sanırım.”
“Neyi Nedret, duymamışım? Televizyona mı çıkmış Murat?”





13.03.2016 gününün hazin anısına itafen… İsimler kurmacadır.

Resim Ada Ada Alex KATZ

LIFE UNDER CURTAIN

March 20, 2020

LIFE UNDER CURTAIN

Fark etmedik mi? Ciddiye mi almadık? Ne oldu anlamadan okullar kapandı dediler ve karga tulumba evde bulduk kendimizi. Ben gidecek miyim işe? Sen gidecek misin? Evden herkes nasıl çalışsın? Et mi alsak biraz, tuvalet kağıdı,deterjan… Gerek var mı dersin? Dur ben bir mazot alayım falan derken evden çok elzem durumlar haricinde çıkamaz olduk. Gözle bile görülmeyen virüs ile mücadele için, hasta olmamak için, sağlık sektörünün kaldıramayacağı kadar hasta olmasın aynı anda diye evde bulduk kendimizi… Corona bizi eve hapsetti tam tabiriyle. Sanki dışarıda elinde sopayla bekleyen bir yaratık var, evden çıkanın canına ot tıkıyor. Mecbur çıkmak zorunda olanlar bize diş bilerken biz de onlara dua ediyoruz. Eller yıkanıyor durmadan, böyle giderse derimiz iyice hasta olacak…

LIFE UNDER CURTAIN

İngilizce’de evdeyim demek için ‘ I am home.’ denir. Ben evim demektir tam çevirisi. Bu aralar hepimiz eviz. Ben üç sene önce ev olmuştum tam olarak. Çok alışkınım , o yüzden sizin kadar anormal hissetmedim bu ev olma olayında. Evin dipsiz bir kuyu olduğunu, işlerin nedense hiç bitmediğini, her gün sabah biraz daha fazla uyunduğunu, saat iki olmuş hiç bir şey yapmadım bugün kalp sıkıntısını, saat dört gibi pijamaları çıkarsam mı çıkarmasam mı diye düşünmenin acısını bilirim. Yarın yaparım nasıl olsa evdeyim beyhude iyimserliğini de eşofmanlarımızı çıkardığınızda mutlu hissetmeyi de bilirim. Çayı bitirip kahveye geçmeyi, aaaa akşam oldu şaşkınlığını hele iyi bilirim. Hiç yorulmadan nasıl bu kadar yorgun hissedildiğini, hatta nasıl bu kadar fazla aç hissedildiğini iyi bilirim. Kitap okuyamadım gerginliğini de…. İşte olsaydım şu kadar iş bitirmiştim düşüncelerini de… Evde olmayı dört gözle beklerdim ben , nedir bu hissettiklerim kaygısını da … Aynada kendini incelemeyi de bilirim evdeyken. Bıyıklarım çıkmış, alsam mı diyen aynadaki boş gözlere alışkınım…. Alışırsınız…. Ben alışmıştım hatta bir hashtag yapmıştım evde hayat konulu #lifeundercurtain . Sıradan ve sürüden insanoğlunun en çabuk ve kolay yaptığı şey alışmak, dert etmeyin….

Evren, hayvanlar,doğa bizden intikam alıyor. Tüketen, bitiren umursamayan, öldüren, yıkan, yiyen, görmezden gelen, ötekileştiren, anlamayan, empati yapamayan, ayıran, ayrıştıran insandan intikam mı alıyor? Evimize girdik, İtalyan ile empati yapıp, birbirimize bakıyoruz. Ellerimizi yıkamayı dahi yeni öğreniyoruz. Sosyal izalosyan olacak dedik, dedeler nineler evde durmuyor. Biz gördük göreceğimizi deyip çıkıp banklarda insan seyrediyorlardı ki banklar kaldırıldı. Bankada iple bağlı kalemden sonra alınan en absurd önlem ban kalırsa bu. Hastanelerin meşgul edilmemesi gerek diyorsun kadın bebeğinin cinsiyetini öğrenmeye gidiyor hastaneye. Akşam sağlık çalışanlarımızı alkışlıyoruz ama tıbbi maske sağlayamıyoruz. Karantinadan kaçan çeşitler, cami kapısı döven müptezeller hepsi biz evdeyken dışarıdalar. Marketleri boşaltanlar da başka tür bir delilik içindeler. Bir de uyanık tüccarlarımız var indirim yapan ve tüm emeklilerin evden dışarı çıkmasını sağlayan. Geceleri toplaşıp toplaşıp kanallarda konuşan bir avuç konunun uzmanına bir de gece yarısı güncellemeleri eklendi ki değmeyin anksiyetimize…. Daha neler neler…. İçim şişti… Ellerimizi yıkıyoruz, kolonyacılık oynuyoruz. Mis gibi kokuyoruz ama korkuyoruz…

Biz dokunan bir milletiz. Her şey geride kalınca, tbt paylaşımlarının konusu olunca Corona acaba bu özelliğimizi törpüleyecek miyiz? Bilmiyorum. Geçecek mi onu da bilmiyoruz. En yorucusu bu bilmezlik hissi. Yarını bilmemek, tahmin bile edememek. Rutinine devam edememek de en bunaltıcı olanı, yeni rutinler inşa etmeye çalışıyoruz sosyal medyada bile iyi olmak ve iyi etmek adına. Özgürlük de kısıtlanınca milletin canı sıkkın haliyle… Ama bir gerçek var, can sıkıntısı solunum sıkıntısından daha idare edilebilir. Kaybettiklerimiz kadar kazandıklarımızın da olması en büyük dileğim insanlık adına bu iş sona erdiğinde. En kısa zamanda umarım….

LIFE UNDER CURTAIN

İnsan sosyal bir varlıktır. Hayvanlar yalnızlık duymaz bu evrende bir tek. Türlü türlü yol bulduk beraber olmak adına teknoloji sağ olsun. konserden tutun da canlı yayına, telefona, mesaja kadar…. Daha sık mı görüşüyoruz ki acaba? Ama en önemli güdüsü yaşamda kalmaktır insanın ve bu yüzden evde kalarak yaşama şansımızı artırarak ne hedef olalım ne de başkasının kötü kabusu. Ev bir canlıdır, bir organizmadır unutmayın. Ona nasıl bakarsanız size öyle geri döner. Evde kapalı kaldım deyip onu ötekileştirmeyin. Tıkılı kalınmaz evde. Ev koruyup kollayandır. Eviniz kalkanınızdır. Hikayemiz devam ediyor, unutmayın….

Anladığın kadar özgürsün…

http://www.cimeleon.com/wp-admin

Follow by Email
Pinterest
Pinterest
fb-share-icon
Instagram