Ölüm Bazen Son Değildir
May 8, 2018
Sinema benim hayatımda çok önemli bir yerde oldu her zaman. Hikayeler, kahramanlar, anti kahramanlar, çatışmalar, senaryolar, yönetmenler, ödül törenleri her daim yaşamımda öyle basit bir hobi ya da uğraştan çok elimin değmesini gerçekten çok arzu ettiğim uzaklarda bir hülyaya evrildi. Hakkında okudum, eğitimlere katıldım, yağmur yüklü bulutlar gibi konu hakkında bilgili insanlardan dersler aldım. Bir film çekmeyi çok isterim, hala da istiyorum… Gerçek olur mu bu düşüm bilmiyorum… Bu denli büyük bir tutku doldu taştı ve kelimeler vasıtasıyla akacak mecra buldu burada işte yıllar yıllar evvel…Uzun zamandır sinema salonunda film seyredememiştim malum çocuk bakıyorum ya… Neyse en sonunda tuttum yolunu sinemanın “Anne nerede ya???!!!” Diye sorarak ağlayan kızıma rağmen…
Tolga Karaçelik’in üçüncü filmi Kelebekler için. Kendisini Gişe Memuru filminden hatırlarsınız ya da hatırlamıyorsanız tanışın onunla….
Film senaryo, oyunculuk, yönetmenlik, kurgu, hikaye hangi açıdan bakarsanız bakın çok leziz…. Tadından yenmeyen absürd bir kara, kapkara film…
Hikaye basit olarak hiç görüşmeyen üç kardeşin mecburen bir araya gelmesinin hikayesiyken alt metinle zenginleşiyor, absürtleşiyor fakat tuhaflık hiç ayrışmadan ve gözünüze batmadan filme gerçeklikle birlikte yediriliyor. Gerektiği kadar un alan kulak memesi kıvamında bir film çıkıyor ortaya…. Müthiş….Oyuncular daha iyi seçilemezdi ve daha iyi yönetilemezdi dedirtecek kadar sahici hale geliyor bu tuhaf ve alışılmadık olay örgüsünde.
Oyuncuların tiyatro kökenli olması da filmi tadından yenmez bir hale getiriyor ki bitince tekrar izleme hissi gelip yerleşiyor yüreğinize…
– Senin neyin var?
– Bazı sorunlarım var!!!
Hangimizin yok ki????
Eski, yeni, devam eden sorunları… Belki de bu yüzdendir onları bu kadar benimsememiz, kim bilir….
Tolga Tekin, Bartu Küçükçağlayan, Tuğçe Altuğ, Serkan Keskin, Hakan Karsak ve diğer muhteşem isimler hikayeyi eldiven gibi giymişler, o kadar gerçek ki filmdeki saçmalıkların gerçekliliğine kimseyi inandırmaya ihtiyaç kalmıyor. Bu kanımca ciddi bir başarıdır film adına, yönetmen adına ki Tolga Karaçelik Sundance Film Festivalinde ve Antalya Film Festivalinde adından söz ettirerek En iyi Yönetmen ödülünü kucaklamıştır…. Ha bu arada bizim Kültür bakanlığının filme destek vermediğini de atlamayayım. Şaşırdığımdan değil, hala bazı şeylere şaşırabilme potansiyelim beni bile hayretlere düşürüyor. Şaşırdım!!!???…
Filmin kadınları da ödüle değer görüldü tabi ki. O muhtarın karısı yok mu??? Hayran bırakan oyunculuğun dersi niteliğinde oynamış bana kalırsa… Suzan’ın kabuğunu yırttığı, kendini bulduğu pavyon sahnesindeki şahane performansı ve ağız dolusu galiz küfürleri beni bile rahatlattı… Ağlayarak güldüm desem yalan olmaz….
Hikayeden bahsetmeyeceğim, gidin görün filmi. Benim bu güne kadar seyrettiğim en iyi Türk filmlerinden biri Kelebekler, gurur duydum. Klişelerden uzak, bağımsız, kendine has, özgün, gurur verici bir sinema emeği… Bu birbirinden çok ayrı ve bağımsız ölümle birbirlerinden ayrılan ve yine bir ölümle birleşen üç kardeşin kozadan çıkıp kelebek olma öykülerini gidin seyredin mutlaka, bir yerde mutlaka işte ben diyeceksiniz….
Hikayeniz ne ve nasıl yazılmışsa yazılsın sizin nasıl okuduğunuz çok önemli!!!!
Anladığın kadar özgürsün!!!
Sinemayla kalın!!!!
Dipnot: İmam karakterine bayıldım. Sorgulamak, her şeye rağmen!!!!
“Allah lükstür.!!!”
Müthiş!!!