05.11.2016
November 3, 2017
https://www.youtube.com/watch?v=pQW0v0Qwlp0[/embed]
İnsan hayatını ölüm gerçeğiyle temize çekiyor belli dönemlerinde. Kah en yakınını toprağa veriyor da yüzleşiyor bu gerçekle kah bebeğini doğmadan kaybediyor da… Herkesin gerçeği farklı gibi gözükse de özünde aynı aslında: ölümle tanışmak, yüzleşmek ve yaşamını temize çekmek. O yüzden denir ya işitmişsinizdir:’Babasını kaybetti, bi değişti bu çocuk, olgunlaştı.’ Herkesin yazısı farklı olacak ya herkes tanışır bu arkadaşla belli zaman aralıklarıyla ve farklı yaşlarda… Oluşma ve yaş alma yolculuğunda bir kilometre taşı olarak anılır her daim…Bazen de birden fazla kez temize çekersin hayatını, demek ki öyle gerekiyordur… Geçen sene 5 Kasım sabahı Nevra ile daha tanışmadan bir kere daha çaldı kapımı ölüm, hayat arkadaşım vasıtasıylaydı bu sefer bu sınav. Barış kalp krizi geçirdi!!!
Doktor söylediğinde şöyle bi gönlüm döndü. Hooop dedim ne oluyor? Rol çalmak yok… Bu sefer hasta sen değilsin, dur orda; topla kendini…. Barış’a söylediğimde ‘Hadi canım. ne bilecek o genç doktor .’ dedi. Konduramadı, bu yaşta olur muydu? Saçmalıyorlardı bunlar da… Müdahale ettiler ambulansa gideceğiz, yatmıyor sedyeye; ‘Yürürdüm’ dedi ban bakarak puslu puslu; dedim ‘Lütfen, yat Barış.’ Ambulansala başka hastaneye gittik: Na ni,na ni…..
Beni önüne bindirdiler ambulansın. HavA alaca karanlık, sabah kuşluk vakti, yollar da boş….Hızlıca gittik, zaman düşmandı o an bize… Vardık; montunu ve ayakkabısını verdiler elime. O hakaretli, itince açılan kapıdan onu aldılar da benim geçmeme izin vermediler. Kapının kanatları gitti gitti, geldi; film sahnesi klişesi gibi son bakışı da gördüm hiç unutmam, bekle diyen…
Babamı kaybettiğimde omuzlarıma oturan esmer oğlan çocuğunu gördüm, gülümsedi bana kapının ağzında… Telaşla tanımamazdan geldim, yüzümü çevirdim… Bu çocuk niye gözükmüştü bana? Neden? offfff……
Ya bir daha gelmezse Barış?
Bir daha sohbet edemezsek?
Tatillere gidemezsek?
Kavga edemezsek?
Küsemezsek
karnı yarık yiyemezsek
dedikodu yapamazsak
Şakalaşamazsak
Türkiye’yi kurtaramazsak
Kızlar, evet onlar ne olacak?
Hayda….
Bu muydu hikayenin sonu?
1998’den beri yazıyoruz bu hikayeyi; sonu bu muydu?
Yönetmenim!!!!!
Nevra, O’nu tanımayacak mı?
Zeynep Sermin’e ne diyeceğim?
Kıyamaz kızına, gitmez bir yere;
Bana da borcu var,
Gitmez, gidemez….
Şükür gitmedi!!!!
Bir damarı tıkalıymış Barış’ın… Nasıl mı?
Genetik yatkınlık, sigara vb…. En önemlisi de stres…
Geçen sene 5 kasım sabahı temize çektik hayatımızı… Ben çok eminim bu Tanrı’nın tabiri caizse höt demesiydi bize… Bu tecrübe aslında yazının ana temasını oluşturyordu. Ben payıma düşen dersi aldım…
ALLAH bir daha yaşatmasın…
Kimseye bu sınavı nasip etmesin….
Barış da çok şükür aramızda, kızlarıyla, benimle cebelleşiyor….
Ama temiz kalpli adammış. Bana Hondayı aldığında ; ‘Ben sana bu otomatik vites arabayı aldım; sor, niye aldım deyip benden önce kendi cevaplamıştı: ‘Kalp krizi geçirirken beni hastaneye yetiştir diye aldım.’ deyip gülümsemişti.
Ulan Barış, kırk yılın başı dilek kapın açıkmış!!!!!!
Belki de hayatının dileği olmuş… Ne dersin????
SENİ SEVİYORUM BARIŞ…